İlkeleri

İlkeleri

28.01.2013 5647

İlkeleri

ATATÜRK´ÜN KENDİ İFADESİYLE İLKELERİNİN TANIMI

I.TEMEL İLKELER

1. Cumhuriyetçilik: Türk milletinin karakter ve âdetlerine en   uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)                         Cumhuriyet rejimi demek,   demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933)                         Cumhuriyet, yüksek ahlâkî   değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.... (1925)                         Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi   kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilâtıdır ki, onun adı   Cumhuriyet´tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık   kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925)

2. Milliyetçilik: Türkiye Cumhuriyeti´ni kuran Türk halkına Türk   Milleti denir. (1930)                         Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu,   Trakyalı ve Makedonyalı hep bir soyun evlâtları ve hep aynı cevherin   damarlarıdır. (1932)                         Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk   milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri   ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de o kadar   kuvvetli olur. (1923)

3. Halkçılık: İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani   milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit   edilmiştir. (1921)                         Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak   isteyen bir toplum sistemidir. (1921)                         Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı   sınıflardan oluşmuş değil fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle   çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek esas prensiplerimizdendir.   (1923)

4. Devletçilik: Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel   teşebbüslerini ve şahsî faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin   ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket   ekonomisini devletin eline almak. (1936)                         Prensip olarak, devlet ferdin   yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde   bulundurmalıdır. (1930)                        Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz;   bununla beraber, hiçbir piyasa da başıboş değildir. (1937)

5. Lâiklik: Lâiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek   değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti de demektir. (1930)                        Lâiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle   mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin   etmiştir. (1930) Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. (1926)

6. Devrimcilik:                          Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların,   (devrimlerin) gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam   ve görüşleriyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır. (1925)                         Biz büyük bir   inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. (1925)

IL BÜTÜNLEYİCİ İLKELER:

1. Millî Egemenlik: Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu millî   egemenliktir. Milletin kayıtsız şartsız egemenliğidir. (1923)                         Toplumda en   yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin sağlanması, istikrarı ve   korunması ancak ve ancak tam ve kesin anlamıyla millî egemenliği sağlamış   bulunması ile devamlılık kazanır. Bundan dolayı; hürriyetin de, eşitliğin de,   adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir. (1923)

2. Millî Bağımsızlık: Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette   siyasî, malî, İktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam   bağımsızlık ve tam seferberlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde   bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün   bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. (1921)                         Türkiye devletinin   bağımsızlığı mukaddestir. O, ebediyen sağlanmış ve korunmuş olmalıdır. (1923)

3. Millî Birlik ve Beraberlik: Millet ve biz yok, birlik halinde   millet var. Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz. (1919)                         Biz millî   varlığın temelini,millî şuurda ve millî birlikte görnıekteyiz.(1936)                         Toplu   bir milleti istilâ etmek, daima dağınık bir milleti istilâ etmek gibi kolay   değildir. (1919)

4. Yurtta Barış Dünyada Barış: Yurtta sulh, cihanda sulh için   çalışıyoruz. (1931)                         Türkiye Cumhuriyeti´nin en esaslı prensiplerinden biri   olan yurtta sulh, cihanda sulh gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve   terakkisinde en esaslı âmil olsa gerektir. (1933)                         Sulh, milletleri refah ve   saadete eriştiren en iyi yoldur. (1938)

5. Çağdaşlaşma:                         Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine   kavuşturmaya, mesut ve müreffeh kılmaya çalışacağız ve bunu yapmaya mecburuz.   (1925)                         Biz Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda   iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya   medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz. (1926)

6. Bilimsellik ve Akılcılık:

a) Bilimsellik:                         Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için,   başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir. (1924)                         Türk milletinin   yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu   meşale, müspet bilimdir. (1933)

b) Akılcılık : Bizim; akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek en   belirgin özelliği-mizdir. (1925)                         Bu dünyada her şey insan kafasından çıkar.   (1926)

7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi: İnsanları mesut edeceğim diye onları   birbirine boğazlatmak insanlıktan uzak ve son derece üzülünecek bir sistemdir.   İnsanları mesut edecek yegâne vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara   birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını temine yarayan   hareket ve enerjidir. (1931)                         Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın   düşmanı olanların düşmanıyız. (1936